TURNALAR
MEVSİMİNDE
Sen
turnalar mevsiminde
Gecikmiş göç kervanı
Bilirim bahar birikir İstanbul'a
Biriktiremediğim bahçelerime
Tomurcuklar gömerim
Göç etmeyi yeşilsiz beklerim
Yolumdan vapurlar geçer
Bilirim bahar birikir İstanbul'a
Uzanır martılara izlerim
Sen turnalar mevsiminde
Gecikmiş göç kervanı
Unutma bir gün ben de giderim
Salkım saçlı kız
Sevmedin diye beni
Kimbilir ben de küserim
Ağaçlar dolar bahçelerime
Çiçek çiçek dönerim
Bilirim bahar birikir İstanbul'a
Uzanır martılara izlerim
Vedaya layık değilsin bilirim
Üzülme sakın
Martılara uzan sadece
O an çığlık çığlık dönerim
HER
NEYSE
Ey
gün batımının
Deniz aksanı!
Israrından kıvrıldım
Başucunda
Bir de avuntudan
Halen pencere eksenindeyim
Halen seni beklemekteyim
Bir de seni
Her neyse
Dün yine çiçek düşmüştü kaldırımlara
Bilirlerdi aslında kıymet
Sordum nedenini
Aktarımın maddiyatı
İfadenin manevi hırsızlığı
Sadece inan sadece
Bu yüzden soğuktur kaldırım taşları
Ya ben?
Herneyse
SON
YAPRAK DÖKÜMÜ
Ağlamayın
yaşların
Pembe buzullara dokunuşuydu
Kül rengi sabahlarda gözlerim
Son misafiriydi sahilimin
Yıldız yıldız sayfalar
Pamuk yüzlü dalgalar
Kervanımda çöl taşkını gidişime
Yeşilsiz baharım olduysa da
Kum tanesi dönümün
İnan bu senin son yaprak dökümün
İSTASYON
29/02/2002 Fatsa
Yitiklik
seyreder yüreği
Asude tutulur bu lahza
Asude vurur rüzgar dudağa
Katar katar istasyon yığılır
Bezgin halleriyle yokuşuna
Hoşçakal diyemeden
Bir vagon tutar ellerinden
Söner gözlerin
Kırık bir istasyon cesedi
Kimseler görmeden
Uzanır raylara
Adımlayacağın ilk istasyondur
Belki de o teselli
Ezik yüreğimden geçen
Bu son temenni
"Bilir
misin bir istasyon var biryerlerde?
O hep beklemeye sevdalı
Bir de vagonun penceresinden bakan gözlerin yüreğine
O da bilir ki her bakış bırakır gider,eskimiş yüzüne" |
YAD
EL
Karlı
dağlar kuşu
Hain bilmez el
Dara düş köprüsü
Uzat da tutun
Yüreğin sevdanın
Nasır törpüsü
Acıya mesken
Güneşe is örtüsü
Tokat vur dizler
Tokat vur sözler
Asadurmuş ipinde
Delikanlım yürek yürek
Yine de sevda türküsü
Hep söyle
Küs bilmez
Körpe fındık
Yağız bilindik
Mert alındık
HOŞÇAKAL
LİMANI
Duyarak
irkildi
Yürekteki ninni
Alacakmış gibi takıldı şarkı
Canıma
Tanınmadan yürüdü bütün yolu
Soğuğunda fecr
Yüzü eski bir kıvrım
Kıvrım silik semasında
Sema bir dalgın ki sorma
Liman semadan dingin
Tıkanıvermiş limanda el
Bir hoşçakal ağırlamakta
Çiçeğe değmiş dalı
Kumrusu eksilmiş ağaç
Gözleri çekilmiş kıyıdan
Bir vapur kanadında rüzgar
Ardına düşürmüş mendilini
Çiğ düşümü limanda
Bir nefeslik bedel gibi
Ödenmekte hoşçakal
HASRET
Sen
yine hep ilkbahar kal
güzelliğini görsünler
Kokuna konan kelebek
Buram buram anlatırken
Hasretimden iki damla eklensin
Usul usul yanağına
Dil biçare sus pus...
Yaz yine bana
Kaçırmadan gözlerini
Gülmeyi göreyim
Sonu koy
Zarfa...
Döneyim
|